Ocak başı mekanlarını ayrı severim. Hem o sıcak ortamını, hem taze pişen etlerin masaya sırayla gelişini, etler gelirken boş kalan aralıklarda mezelerin etlere destekçiliğini ve eşlikçiliğini çok beğenirim. Hele bir de meyhane kıvamında olursa daha bir keyifli olur bu mekanlar. İşte onlara harika bir örnek. Cumartesi akşamı Nişantaşı Şakayık Sokak’ta yer alan Çat Çat Nişantaşı’ndayım. Burası hem etleri ve kebaplarıyla oldukça iddialı bir ocak başı hem de keyifli bir meyhane. Nişantaşı’nda pek de benzeri olmayan harika bir konsept. 3 katlı bir binaya sahip olan oldukça geniş ve ferah bir restoran. İç dekorasyonu da çok hoşuma gitti. Sıcak bir ortam sağlıyor.
Yemekler gözünüzün önünde ocak başında pişiyor, mezeleri de çok başarılı.
Mekan kapılarını her gün saat 11:00’da açıyor. Gece 02:00 civarı da kapanıyor.
Bu mekana ait olan özel bir lezzet var adı ‘’Adana Sushi’’ mutlaka yemelisiniz harika bir şey… Lokum, yağlı kara dedikleri parça ve Adana da süperdi. Et çeşitleri çok fazla. Ayrıca kendi isteklerinize göre de salatalarınızı etlerinizi şekillendirebiliyorsunuz. Ne de olsa daha çok müdavim müşterileri olan bir yer burası. Hakikaten de nezih bir mekan.
Ama esas anlatmak istediğime gelelim. Buranın çok özel ve dikkat çekici de bir hikayesi var. Eminim okuyunca burası daha bir hoşunuza gidecek. Sizde de merak uyandıracak.
1940’ların sonunda Karaköy Perşembe Pazarı’nda bulunan salaş bir meyhaneymiş Çat Çat. Asıl adı da ‘’Hoşgör’’ müş. Çat Çat adını mekanın baş müdavimi Orhan Veli takmış. Yazar Salah Birsel ve Mehmed Kemal de mutfakta çalışan Mualla Abla’nın Orhan Veli’ye hafiften aşık olduğu konusunda hemfikirmiş. Sabahattin Ali ve Bedri Rahmi gibi dostları Orhan Veli’yi aradıklarında bulmak için çat kapı Çat Çat’a giderlermiş. Orhan Veli ölümsüz eseri ‘’İstanbul’u Dinliyorum Gözlerim Kapalı’’ yı Çat Çat’ın beyaz örtülü masaları üzerinde yazmış.
Çat Çat Nişantaşı ile ilgili tüm detayları anlattığım youtube videomu da aşağıdaki linke tıklayarak izleyebilirsiniz.