Belki sıkıntılarından kurtulmak için, kim bilir çok daraldığın, nefes alamadığın için yada sadece uzak olmak için en sevdiğin şehri terketmeyi istemek kendinden kaçıp başka bir bedene yerleşmek ama aynı ruhu hala taşıyor olmak gibidir. Hangi kıyafeti giysen de içindeki sensindir. En güzel kılık, en güzel beden, en güzel şehir içinde en rahat ettiğindir. Özden gelene inebilmek birbirine en uzak kıtalar kadar mesafe kat ettirebilir. Mesele kafadaki kutupları ekvatora indirebilmektir. Bir orta yol bulunur orada akıl fikirle buluşur ve kalp elbet zaman içinde durulur. Bu hep böyle olmuştur.
Acı insanı unutunca değil, alışınca hiç değil, gerçekleri anlayınca terk eder! Doğru bildiğin yanlışları, yanlış bildiğin doğrulardan ayırt ettirip öğreteceğini öğretirse anca o zaman çeker gider. Nerden çıktı karşıma dediğin her insan, nerden geldi başıma dediğin her olay seni birşeylere hazırlamak için hizmet eder.
Kendini kandırmayı bırakıp gerçekleri fark edince kurtulacağını bilse de insan yine de yanlışa inanmayı seçer, tatlı tatlı yakar kendini, acı acı gülümser ve bu hal içine sindiremediği noktaya kadar sürer gider.
Fikir Bağdat zikir Paris, akıl Zürih yürek Los Angeles olabilir ama insan mesafeleri önce kafasında kat etmelidir. Ne istediğine karar verdikten sonra otomatiğe teslim edip dümdüz gitmelidir.
Yani sadetle diyeceğim o ki; ne memleketi terkederek, ne o şehirden kendini mahrum ederek, ne yöre ne yurdunu değiştirerek… Acıların Def’i Yol Yaparak Değil Yola Devam Ederek Olur!
Sevgi her daim yol arkadaşınız, varacağınız yerse huzur olsun.
Yazı mükemmel zevkle okudum kendimden birşeyler bulmak güzeldi teşekkürler
teşekkür ederim, çok sevindim